27.07.2020

Dünya'nın İlk Jet Motorlu Savaş Uçağı - Messerschmitt Me-262


Messerschmitt Me-262, seri üretim olup muharebeye giren ilk jet motorlu savaş uçağı olarak bilinir. Proje, Willy Messerschmitt'in o zamanlar BMW'nin geliştirmekte olduğu motorla yeni bir avcı uçağı yapması için çağrılmasıyla başlamıştı. Evet BMW, şu anda otomobil markası olarak bildiğimiz çoğu Alman firması (BMW, Mercedes,MAN,Volkswagen gibi), o zamanlar Almanya için motorlar ve askeri taşıtlar üretiyordu. 

Uçağın konfigrasyonu ince bir aerodinamik gövde ile kanatlara yerleştirilimiş 2 adet jet motorundan oluşuyordu. Bu konfigrasyon 2. Dünya Savaşı'nın sona ermesine rağmen uzun yıllar Sovetler Birliği tarafından da kullanıldı.

1941 yılında uçağın gövdesi uçmak için hazır olsa da BMW motorları bir türlü gelişim süreçlerini tamamlayamıyordu. Bu yüzden ilk denemelerde uçağın burnuna destek amaçlı piston motoru yerleştirildi. Bu motor sayesinde uçağın diğer sistemleri erkenden, başarıyla test edilebildi. 


Uçağın ilk prototipleri klasik kuyruk tekerliği ile donatılmıştı. Fakat ilerleyen süreçte bu iniş takımı, uçağın motoruna zarar vereceği ve çok tehlikeli olacağı nedeniyle içeri toplanabilir, üçlü iniş takımıyla değiştirildi. İniş takımları burunda ve kanatlarda bulunuyordu.



Uçağın savaşta kullanılması 1944 yıllarını bulmuştu. 1939 yılında projesine başlanan Me-262'in gecikmesinde en büyük nedenleri Luftwaffe'nin ilgisizliği, Adolf Hitler'in bombardıman uçağındaki ısrarı ve motorda yaşanan sorunlar oluşturmuştu. 1943 yılında Junkers gerekli güç kaynağı ve motoru üretince sonunda uçağı üretmek olanaklı hale gelebilmişti. 1944 yılının ortalarında Me-262A-1a savaşa dahil oldu. 30 mm topuyla başta Müttefikler'e göz dağı vermekle beraber muharebelerde de çok iyi iş çıkardı. Bu Almanlar'ın lehine olsa da çok geç kalınmıştı. Çünkü Almanlar artık saldıran taraf değil, savunan taraftı ve dört tarafı düşmanlarla çevriliydi. Savaşın uzamasıyla beraber Almanlar'ın artık ne uçağı üretecek mühendisi ne de uçuracak pilotu kalmıştı.


Uçak aynı zamanda başarılı olsa dahi bahsettiğim nedenlerden ötürü, sayısal olarak dışlanmıştı. Örneğin 18 Mart 1944 tarihinde, Müttefikler 1221 bombardıman ve 632 eskort uçağı ile bir hava saldırısı başlatmış, Almanlar ise saldırıya sadece 37 Me-262 ile karşılık verebilmişti. Bu saldırıda Almanlar 12 bombardıman ve 1 avcı uçağı düşürmüşler, kendileri de 3 adet kayıp vermişti. Kayıpları orantısal olarak iyi olsa da yaklaşık 2000 uçaklık bir filoya sadece %1'lik bir hasar verebilmişlerdi. Uçaktan toplam 1433 üretilmesine rağmen sadece 300 adeti muharebede aktif olarak kullanılabildi. 500 adeti daha yerde iken tahrip olmuş, kalanları ise yakıt ve parça yokluğunda uçamamışlardı. 


Bu uçağın başka modelleri de çok kullanılmasa da üretildi. Bu uçaklar iki topun kaldırılarak bombalamaya yardımcı aletlerin takıldığı Me-262A-2a/U1 ve Me-262A-2a/U2'dir. Çok bir işlevleri olmayan bu uçaklar sadece Almanlar'ın nasıl boş stratijilerle savaşı kaybettiğinin bir göstergesidir. 

Çekoslavakya, Almanlar'ın savaşı kaybetmesiyle beraber kendi sınırlarında kalan Me-262'leri savaştan sonra değerlendirebildi. İşgal sırasında Almanlar'dan öğrendikleri sayesinde Me-262'leri S.62 rumuzu ile Avia fabrikasında bir süre ürettiler.


Messerschmitt Me-262 Teknik Özellikleri:

Mürettebat: 1
Uzunluk (m): 10.6
Kanat Açıklığı (m): 12.6
Yükseklik (m): 3.5
Ağırlık Boş (kg): 3795
Ağırlık Dolu (kg): 6473

Motor: Jumo 004
Üretici: Junkers
İtki Kuvveti/Ağırlık (N/kg): 12.2

Maksimum Hız: 800 km/h
Menzil: 1050 km
Tavan İrtifa: 11450 m
Tırmanma Oranı: 20 (m/sn) 


23.07.2020

Uçağın Altındaki Gizli Türbin Nedir? - Ram Air Turbine (RAT)


Uçağın altındaki o türbinin ismi "Ram Air Turbine" ya da kısa haliyle RAT'dir. Bu pervaneli sitem uçaktaki iki motorun da gerekli elektriği üretemediği durumlarda devreye girer ve temel işlevler için elektrik üretir. Kimi uçaklarda kanatta kimisinde ise gövdede bulunan türbin, acil durumlarda ya kendiliğinden ya da pilot tarafından devreye girer.



1960'larda İngiltere tarafından üretilen Vickers VC10 tipi uçak, RAT kullanan ilk uçaklardandır. Günümüz uçaklarında bulunan hava türbinin pervane çapı yaklaşık 80 cm civarındadır. Bununla beraber, Dünya'nın en büyük yolcu uçağı A380'de hava türbininin pervane çapı 163 cm'dir. 

Bu türbinin  en meşhur olayı, 15 Ocak 2009 tarihinde New York'ta yaşanan uçak kazasıdır. US Airways'in 1549 sefer sayılı uçuşunu gerçekleştiren A320 tipi uçak, LaGuardia Havalimanı'ndan kalkışından hemen sonra bir kuş sürüsünün içine girmiş ve her iki motorunu da kaybetmişti. Acilen karar veren pilotlar hemen yardımcı güç ünitesini ve hava türbinini devreye sokmuştu. Uçağın kontrolünü kaybetmeyen pilotlar bu sayede New York'taki Hudson Nehri'ne başarıyla acil iniş yapabilmişlerdi. Hatta bu olayın filmi dahi çekildi. İzlemek isterseniz ismi "Sully" olan film, olayı çok güzel anlatıyor.

 

22.07.2020

Uzaya Fırlatılan İlk Uydu - Sputnik 1

2. Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte başlayan Soğuk Savaş, Amerika ve Sovyetler Birliği'ni hem askeri hem ekonomik hem de siyasi açıdan bir yarışa sürüklemişti. Belki de bu yarışların en heyecan verici olanı Uzay Yarışı, Sovyetler Birliği'nin Dünya'nın ilk yapay uydusu olan Sputnik 1'i uzaya fırlatmasıyla başlamıştı.


Sputnik 1 Nedir?

Uzaya fırlatılan ilk yapay uydu olan Sputnik 1, 4 Ekim 1957 tarihinde uzaya gönderilmişti. Tam 22 gün uzayda faaliyet gösteren uydu, Soğuk Savaşın en büyük simgelerindendir. 

Fiziksel ve teknik  özelliklerinden bahsedersek uydu, 53 santim çapında ve 80 kilogram ağırlığındaydı. Küre şeklindeki gövdesinden 4 adet, boyutları 2,4 ila 2.9 metre arasında değişen anten uzanıyordu. Metal gövdesi sayesinde Dünya'dan çıplak gözle görülebilen Sputnik 1, aynı zamanda üzerinde 2 adet radyo vericisi bulunduruyordu. Bu radyo sinyalleri iyonoesferdeki elektron yoğunluğunu ölçmede kullanıldı.

Sputnik 1, iç basıncını ve sıcaklığını sinyallerle Dünya'ya iletiyordu. Böylece uyduya herhangi bir göktaşının çarpıp çarpmadığı test edildi ve gelecekteki uzay görevleri için uzayın güvenliliği hakkında bilgi sahibi olundu.


Fırlatılışı

Sputnik 1 bugün Kazakistan sınırları içinde kalan Baykonur Uzay Üssü'nden fırlatıldı ve Dünya yüzeyinden 215 ila 865 kilometre uzaklıktaki alçak yörüngeye yerleşti. "Sputnik" Rusça'da "Uydu" anlamına gelmektedir ve resmiyetteki adı Yapay Dünya Uydusu'dur. Fırlatılış amacı gerçekte propaganda amaçlı olsa da görünüşteki amaç 1957-1958 yılları arasında süren Uluslararası Jeofizik Yılı'na katkı sağlamaktı.

Uzay'a Atılan İlk Adım!

Sputnik 1, insanlığın uzay keşfine attığı ilk adımdı. 4 Ekim tarihinde uzaya gönderilen Sputnik 1'in hemen ardından ABD Savunma Bakanlığı. yeni bir uydu projesi başlattı.

Uzay Yarışı'nı başlatan Sputnik 1, aynı zamanda NASA'nın (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) kurulmasına yol açtı. NASA, 29 Temmuz 1958 tarihinde Amerika'nın uzay çalışmalarından sorumlu bir kurum olarak kuruldu. 


Arkaplanda Neler Oldu?

Sovyetler uzaya bir uydu gönderecek kadar teknolojilerinin geliştiğini fark etmişti. Sovyet Bilimler Akademisi'nden Mstislav Keldiş, uzayda deneyler yapabilecek, konik şekilde, 1.5 tonluk bir uydu planladı. Fakat Sovyet İstihbaratı, ABD'nin uzaya, tek yapabildiği yörüngeye oturmak olan "basit bir uydu" göndereceklerini fark edince, planlar değişti. İlk olmak isteyen Sovyetler Birliği hızlıca Sputnik 1'i geliştirdi. Bu sayede daha pahallı uyduların uzaya gönderilebileceği de sınanmış olacaktı. Uydu aynı zamanda Ekim Devrimi'nin yıldönümü kutlamalarına da yetişecekti. Uydu ve roketin tasarımı, Rus roket bilimci Sergey Korolyov tarafından yapıldı. Aslında Sputnik 1, ABD'nin basit uydusundan çok daha ağırdı. Aylar sonra ABD Vanguard uydusunu gönderince, Nikita Kruşçev, uyduyla "greyfurt" diye alay etti.

Sputnik 1 yörüngeye oturduğunda, Amerikan Halkı dehşete düşmüştü. Çünkü, Soğuk Savaş'ın en heyecanlı olduğu o yıllarda Amerika'da komünizm korkusu baş göstermişti. Komünistlerin onların beynini yıkayacağını sanan Amerikan Halkı, uydunun yollayacağı sinyaller ve dalgalardan korkmuşlardı. Ayaklanan kimseler olsa da sonradan böyle bir şeyin gerçek olmadığını anlayan halk sakinleşti. Bu durum Amerika'yı iyi yönde etkileyecek ve Apollo Proje'sini başlatmalarına kadar gidecekti...



21.07.2020

SpaceX Tarafından ISS'e Gönderilen NASA Astronotlarının Geri Dönüş Tarihi Belli Oldu!

30 Mayıs 2020 tarihinde SpaceX'in Falcon 9 roketi ile uzaya fırlattığı Crew Dragon ekibi Chris Cassidy ve Bob Behnken'in dönüş tarihi 2 ağustos olarak açıklandı.


30 Mayıs günü, ABD merkezli özel uzay şirketi SpaceX, NASA ile yaptıkları ortaklık kapsamında iki NASA astronotunu Uluslararası Uzay İstasyonu'na başarıyla götürdü. Aynı zamanda özel bir şirketin ilk defa uzaya insan götürmesiyle bir ilke imza atan SpaceX, astronotları uzaya götürdüğü Falcon 9 roketiyle geri getirecek. 

Roketin Dünya'dan kalkmasıyla beraber 24 saat sürecek Demo-2 isimli görevin tarihi ise tam olarak net değildi. SpaceX ve NASA, Demo-2 görevinin kapsayacağı sürenin 30 gün ila 119 gün aralığında olduğunu söylemişti. Ancak 19 Temmuza'da, SpaceX tarafından gönderilen NASA astronotlarının Dünya’ya dönecekleri tarih açıklandı.


NASA Başkanı Jim Bridenstine'in attığı tweete göre Crew Dragon ekibinin dönüşü 1 Ağustos 2020 tarihinde başlayacak. Toplam 1 gün sürecek bu görevin eğer hava koşulları yerinde olur ve ertelenmezse, 2 Ağustos tarihinde başarıyla gerçekleşmesi bekleniyor. 

Astronotların dönüşü yine aynı Falcon 9 roketiyle ve Crew Dragon Kapsülüyle gerçekleşecek. Kapsülün atmosfere başarıyla girmesiyle beraber paraşütleri açılacak ve Atlantik Okyanusuna yavaşça inişini gerçekleştirecek.



20.07.2020

Türkiye'nin İlk Yerli Yolcu Uçağı - Nu.D-38


26 Mayıs 1944 günü, Türkiye için büyük bir adımdı. Çünkü ilk yerli yolcu uçağı Nu.D-38 havalanmıştı. İlk seferini İstanbul-Ankara arasında yapan Nu.D-38, bizlere eskiden her şeyin ne kadar da heyecan verici olduğunu hatırlatıyor.

Türkiye'nin İlk Yerli Yolcu Uçağı!

1930'lu yıllarda bütün Dünya'da olduğu gibi Türkiye de ekonomik sıkıntılar içindeydi. Ordu masrafları halktan karşılanıyordu. Askeri uçak alabilmek için kampanyalar yapılıyor, para toplanıyordu. İş adamlarından ise kampanyaya destek isteniyordu. Onlardan birisi ise Nuri Demirağ idi. Demirağ bu isteğe şöyle karşılık vermişti: "Siz ne diyorsunuz? Benden bu millet için bir şey istiyorsanız, en mükemmelini istemelisiniz. Mademki bir millet tayyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim."


Uçak Fabrikası Kuruldu

Nuri Demirağ Türkiye'de havacılık sektörünü kurmaya kara verdiğinde sene 1936'yı gösteriyordu. İlk iş olarak araştırmalara başladı ve 10 senelik bir plan hazırladı. Beşiktaş'ta, Deniz Müzesi'nin bulunduğu bölgeye uçak fabrikası kurmak için çalışmalara başladı. Bir Çekoslovak firmasıyla anlaşarak, dönemine göre modern bir uçak fabrikası inşa edildi.

Fabrika çalışmaları devam ederken teknik araştırmalar da yapıldı. Rusya, Almanya, İngiltere gibi ülkelere giderek, uçak ve motor fabrikalarına geziler düzenledi. Nuri Demirağ ve ekibi başka bir ülkeden lisans almak yerine, artık kendi prototiplerini üretmeye hazırdılar.

Test uçuşları için Yeşilköy'deki Elmas Paşa Çiftliği satın alındı. Kapatılana kadar Atatürk Havalimanı olarak kullanılan bölge, 1559 dönümlük dev bir araziydi. Araziye uçuş pistinin yanı sıra Nuri Demirağ Gök Uçuş Okulu, tamir atölyesi ve hangarlar inşa edildi. İnşa edilen bu hangarlar Almanya'dan alınmak istense de 2. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla beraber alınamadı. Bundan dolayı hangar Türk personelince inşa edildi.


Teknik Bilgiler

Nu.D-38'in motoru hariç tüm aksamı Türk teknisyen ve işçiler tarafından yapılmıştı. 6 kişilik kapasiteye sahip uçak, 325 km sürat yapabiliyordu. 2 adet 160 beygir gücünde motorla donatılmıştı. Boş ağırlığı 1200 kg olup, tam kapasitesi olan 1900 kg ağırlık ile havalanabiliyor ve 3.5 saat havada kalabiliyordu. Tam depo yakıt ile 1000 km menzile sahip Nu.d-38, 18000 feet (5500 metre) irtifaya tırmanabiliyordu. Nu.D-38, 1944 yılında Dünya havacılığı A sınıfı yolcu uçaklarına alındı. Uçağın bir diğer önemli özelliği ise, gerektiğinde askeri kargo ve bombardıman uçağına çevrilebiliyor olmasıydı.

İlk Sefer İstanbul-Ankara

İlk denemelerini Basri Alev ve Mehmet Altunbay tarafından yapılıp, devam eden uçuşlarda araya Galip Demirağ da katılmıştı. Uçakla Ankara-İzmir'in yanı sıra Atina-Selanik arası deneme uçuşu yapmışlardı. Deneme uçuşlarının başarılı olması sonucunda uçak ilk seferini yapmak için hazırdı.

O gün gelmişti, 6 kişilik Nu.D-38 İstanbul-Ankara arası ilk seferini yapmak için hazırdı. Uçakta 2 pilot, Tasvir-i Efkar gazetesi sahibi Ziyat Ebuzziya, Vatan Gazetesi muhabiri Faruk Fenik ve Nuri Demirağ vardı. 9.45'te İstanbul'dan havalanan uçak 1.5 saat sonra Ankara'ya başarıyla iniş yaptı. İlk uçuşun yolcuları, Ankara'da, Hava Yolları Umum Müdürü Ferruh Bey tarafından karşılandı. Nu.D-38 böylece adını tarihe yazdırmış oldu.


Uçağa Ne Oldu?

Maalesef ki Nu.D-38'in ömrü uzun olmadı. Nuri Demirağ, üretimin devamı için gerekli siparişleri bir türlü alamadı. Böylece, proje yarıda kaldı. Türkiye'nin ilk yolcu uçağı Nuri Demirağ'nın ölümüyle beraber gökyüzüne veda etti, ardından hurdacılara satılarak maziye karıştı.

Nuri Demirağ Kimdir? 

Nuri Demirağ, 1886'da Sivas'ta Dünya'ya geldi. Uzun yıllar bankacılık yaptı. 1910'da Maliye Bakanlığı sınavıyla Beyoğlu Gelirler Müdürlüğü'nde memur olarak çalıştı. 1918'de maliye müfettişi oldu. Maliye müfettişliğinden ayrılınca, sigara kağıdı üretimine girdi. Eminönü'nde küçük bir dükkanda ilk Türk sigara kağıdının imalatına başladı. Bu işten büyük kazanç elde etti. Demirağ ticaretle uğraşırken Milli Mücadele başlamıştı. Demirağ aktif olarak Milli Mücadeleye katıldı. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Maçka Şubesi'ni yönetti.

Demirağ, 1926 yılında, Samsun-Sivas demiryolunun yapımını üstelenen Fransız şirketinin projeyi yarıda bırakması üstüne, projeyi devraldı. Kardeşiyle ortak olup demiryolu müteahhitliği yaptı. Samsun-Erzurum, Sivas-Erzurum, ve Afyon-Dinar hattından oluşan 1012 kilometrelik yolu 1 yılda tamamlayınca, Atatürk tarafından kendisine "Demirağ" soyadı verildi.

Nuri Demirağ 1945 yılında siyaset sahnesinde de boy gösterdi. Milli Kalkınma Paritsi'ni kurarak meclise girmeye çalışsa da başarısız oldu. Bunun üzerine 1954 yılında Demokrat Parti listesinden Sivas milletvekili oldu. Nuri Demirağ, ardında çok büyük başarılar bırakarak 13 Kasım 1957 yılında hayata gözlerini yumdu.


17.07.2020

NASA'nın 10 Kentrilyon Dolarlık Projesi - Dünya Ekonomisi Yerle Bir Olabilir!

İnsanlığı artık bambaşka bir çağ bekliyor. Çünkü artık Dünya'daki kaynaklarla yetinemiyoruz, bunun için de hedefimizi başka gök cisimlerine çevirdik. Bu gök cisimleri, asteroidler.
 

NASA 2022 yılında uzay aracı göndererek yukarıda gördüğünüz "physche 16" adı verilen asteroidteki değerli madenleri Dünya'ya getirmek istiyor. Physche 16 asteriodindeki madenlerin değeri yaklaşık 10 kentrilyon dolar. Yani bu 200 kilometre genişliğindeki asteroid, Dünya ekonomisinden daha değerli. Dünya ekonomisinin değeri de yaklaşık 75 trilyon dolar.


13 Temmuz 2020 itibariyle de NASA asteroid için AR-GE aşamasında olan uzay aracının yapımını başlattı.

Dışarıdan bakıldığında iyi gözüken bu plan Dünya ekonomisini yerle bir edebilir. Çünkü, eğer başarılı olunabilirse, devletlerin ekonomilerinin bel kemiği olan hammaddenin hiçbir değeri kalmayacak. Şöyle anlatayım; altının değeri yerde gördüğünüz bir taş parçası kadar olabilir. Bu nedenle doğacak sorunlar tabiki bir değil iki değil. Örneğin, uzay madenciliğinde başarılı olan devletlere başarılı olamayanlar muhtaç kalacak, bu da bizi 20 yıl ileri götüreceğine, birden 19. yüzyıla geri götürecektir.  

Uzay Madenciliği Olanaklı mı ?

1967 yılında 104 ülkenin imzaladığı "Dış Uzay Anlaşması" uyarınca hiçbir kurum Ay ya da başka bir gök cismindeki kaynakları işletemiyordu. Fakat 2015 yılında ABD'de imzalanan "Space Act" yasasına göre ABD vatandaşları uzayda ticari aramalar yapabilecek, buldukları madenleri de çıkarabilecektir. Bu yasa Dış Uzay Anlaşması ile ters düştüğü için birçok devlet tarafından eleştiriliyor. Böyle giderse Dış Uzay Anlaşmasın'dan birçok ülke çekilecek ve uzay madenciliğine yönelecektir.

Fakat bir problem daha var, biz bu kaynakları Dünya'ya nasıl getireceğiz? NASA henüz bunun için bir çözüm bulmuş değil. İnanılmaz maliyetlere sahip uzay madenciliği, zamanla gelişen uzay seyahatleri ve teknoloji ile birlikte bir çözüme ulaşacağı bekleniyor.

Bugüne kadar bir gök taşından Dünya’ya sadece bir kez materyal getirilebildi O da Japonya Uzay Ajansı’nın Hayabusa uzay aracı, 2010 yılında 25143 Itokawa asteroidinden Dünya’ya birkaç parça toz ulaştırabilmişti.


Ay Oluşturma Fikri !

Bilim insanları, kaynakların taşınmasını kolaylaştırmak için asteroidleri solar-elektrik iyon motorları ile Dünya'ya yaklaştırmayı düşünüyor. Bu şekilde asteroidler yörüngede toplanacak ve birbirleriyle çarpışarak(Ay'ın oluşumu gibi ) ikinci bir Ay oluşturulacak. Ay oluşturma fikri olası planlar arasında.



Bu inanılmaz projenin başarılı olması durumunda, hammadde savaşlarını sonlandırması dileğiyle...



10.07.2020

Dünya'nın En Büyük Uçağı Antonov An-225



Sizlere, görünce bu nasıl uçuyor ya dediğimiz uçaklardan olan Antonov An-225'ten bahsedeceğim.
    
Şimdiye kadar sadece 1 adet üretilen An-225 hala Dünya'nın en büyük uçağı olma unvanını koruyor. Üretildiği dönemde uzay mekiklerinin nasıl taşınacağı Sovyetler Birliği'nde tartışma konusuydu. Buna çözüm bulamak isteyen Antonov firması Amerikalılar'dan örnek alarak uzay mekiği taşıyabilecek bir uçak yapma kararı aldı. O kadar devasa olduğu için sadece bir adet üretilebilen, ikincisinin bitirilemeden hangara kaldırılan An-225, uzay mekiği Buran'ı başarıyla taşıyabildi.


Antonov An-225'in Özellikleri Nelerdir?

Yapımı 4 yıl süren bu devasa uçağın inanılmaz kargo kapasitesi ve büyüklüğü onu türünün tek örenği yapıyor. Dünya'da yolcu taşımacılığı kadar kargo taşımacılığı da önemli. Bazen o kadar büyük kargolar oluyor ki normal uçakların taşımasını imkansız kılıyor. Bu durumda tabii yardıma An-225 koşuyor. Normal şartlarda pek tercih edilmeyen bu uçak ekmeğini bu tür kargolardan kazanıyor diyebiliriz. Peki An-225'in özellikleri nelerdir ? 6 kişilik mürettebatla uçan uçağın kargo kapasitesi yaklaşık 250 tondur. En çok merak edilen sorulardan biri olan "Yolcu taşısaydı ne kadar taşıyabilirdi?" sorusunun cevabı ise 1500'dür. Bu da A380'in neredeyse 2 katı yapıyor. Bu inanılmaz uçağın diğer özellikleri ise şu şekilde:

Gövde uzunluğu: 84 m
Kanat açıklığı: 88.4 m
Yükseklik: 18.1 m
Tekerlek ( Evet Tekerlek ): 32
Motor Sayısı: 6


Sesi Camları Kırıyor

Antonov An-225 2003 yılında İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'na iniş gerçekleştirdiği esnada Pendik-Kartal civarındaki evlerin camlarını çatlattığı ve hasar verdiği biliniyor.

Hangarda Bekliyordu

Uzay görevlerinin ardından 20 yıl boyunca hangarda bekleyen An-225'i 2001 yılında İngiliz taşımacılık şirketi satın alıp restore etti. Bahsettiğimiz gibi günümüzde eşsiz olan bu uçak iyi ki restore edilip gökyüzüne kavuşmuş.



Kaynakça:
wikipedia.org

8.07.2020

Dünya'nın İlk Jet Motorlu Yolcu Uçağı - Havilland Comet
















17 Aralık 1903'te Wright Kardeşlerin ilk uçağı yapmasıyla beraber, aynı hızda gelişen yolcu uçağı sektörüne yeni bir soluk gelmişti. Çünkü artık ilk jet motorlu yolcu uçağı olan De Havilland Comet 1 yapılmıştı.


Dönemin yolcu uçaklarının motorları pervaneliydi. Pervaneli motorların menzili kısa, gürültülü ve bir o kadar konforsuzdu. Buna çare bulmak isteyen İngiliz De Havilland şirketi jet motorlu Comet'i yapmaya karar verdi. Comet yolcu taşımacılığında çığır açtı. Menzili yüksek, konforlu ve çok hızlıydı. Transatlantik uçuşlar daha kolaydı. Uçağın hızı 480 mph yani 772 kmh idi. Bu da dönemin yolcu uçakları için inanılmazdı. Comet ilk seferini 2 Mayıs 1952 yılında 36 yolcusu ile Güney Afrika'nın Johannesburg şehrine gerçekleştirmişti. Londra'dan kalkan uçak tam 23 saat 34 dakikalık uçuşta rakibi pervaneli Lockheed Constellation'dan 6 saat erken Johannesburg'a ulaşmıştı

Peki bu uçak nasıl var oldu, nereden geldi bu jet motorları? İkinci Dünya Savaşı'nda hız kazanan uçak teknolojisi apayrı bir noktaya geliyordu. Savaş uçaklarında artık pervaneli motorlar yerine jet motorları tercih ediliyordu. Her zaman en iyisi olmaya çalışan İkinci Dünya Savaşı devletleri jet motoru tasarımlarında baya ilerlemişlerdi. Fakat yolcu uçaklarında jet motoru kullanma fikri ilk defa 1942 yılında İngiltere'den geldi. Gel zaman git zaman savaştan sonra yani 1946 yılında, İngiliz Hükümeti'nin büyük desteği ile De Havilland şirketi çalışmalarına başladı. 3 sınıfta 36 koltuğa sahip uçakta en çok tartışılan konu motorların nereye takılacağıydı. En sonunda dörder adet "Ghost" adı verilen turbojet motoru kanatlarla gövdenin birleşim yerine konması kararlaştırıldı.

Başka İlkleri

Motorların konumu iniş takımlarıyla çakıştığı için daha küçük tekerlekler imal edilmek zorundaydı. Dönemin pervaneli uçakların tek ve büyük tekerleri yerini dört adet küçük tekere 
bıraktı. Ardından daha gelişmiş fren sistemleriyle beraber ilk Comet olan Comet 1 1949 yılında tamamlandı. İlk uçuşunu Temmuz 1949 yılında gerçekleştirilen uçağın bütün sistemleri teker teker denendi. Böylece uçak hazır hale gelmiş oldu.

Uçağın ilk müşterisi BOAC oldu. Ardından Air France, Canadian Pacific gibi şirketler izledi.
Fiyatı 250 bin sterlin olan uçağın menzili 2 500 km'ye kadar ulaşabiliyordu. Tabii uçağın problemleri baş gösterecekti ve bütün yolcuların ve mürettebatın öldüğü bir kazaya bile karışacaktı.

Air France'ye ait bir Comet 1

Uçağın Problemi - Metal Yorgunluğu

Comet'in ilk modellerinde "metal yorgunluğu" adı verilen bir problem vardı. Metal yorgunluğu, kabinin sürekli döngüsel olarak basınçlandırılması ve ardından da basınçsızlandırılması sonucunda oluşmuş ve uçak gövdesine ağır bir zarar vermişti. Comet 1'in 10 Ocak 1954 tarihinde Roma-Londra seferini yaparken kalkıştan yaklaşık 20 dakika sonra metal yorgunluğu sebebiyle uçağın gövdesi parçalanmış, 29 yolcu 6 mürettebattan kurtulan olamamıştır. İleride yaşanan bazı başka olaylarla birlikte (uçağın kaybolması gibi) uçağa soruşturma açılmış ve metal yorgunluğu tespit edilmiştir. Tasarımdan değişikliğe gidilerek 1958 yılında Comet 4 modeliyle göklere geri dönmüştür.

Comet 4
Son

Comet'in sivil alanda yaşantısı kısa sürmüştü. Kimse Comet almak istemiyordu. Motorlarda ve tasarımda kapsamlı değişikler yaparak İngiliz deniz karakol görevlerinde kullanılmaya başlandı. Nimrond adını alan bu uçak ise günümüzde hala deniz karakol görevlerinde kullanılmaktadır.

Günümüzde Kullanılan Nimrond


Kaynakça:

tr.wikipedia.org
hurriyet.com.tr

4.07.2020

Uçaklar Hakkında Bilmediğiniz 10 Gerçek!

1- Havadayken Yiyecek İçeceklerin Tadı                              

Uçakta yiyecek içeceklerin tatları daha güzel gelir. Bunun nedeni havadayken alçak basınç altında olmamızdır. Alçak basınç yiyecek içeceklerin içindeki şekerin daha çok ortaya çıkmasını sağlar. Bu yüzden uçakta daha tatlı gelen içeceklerden birisi olan domates suyu en çok tercih edilenlerdendir. 


2- Kabin Memurlarına Aşık Olma Oranı

Uçakta kabin memurlarına aşık olma oranı diğer mesleklere göre çok daha yüksektir. Bunun nedeni hem hemşire hem aşçı hem temizlik görevlisi... gibi bütün işlerinizi güler yüzlülükle gören insanlar olması olabilir. 


3- Pilotlar Uykuya Dalarlar

Pilotlar sandığımızdan daha çok uykuya dalarlar. Fakat endişelenmeye gerek yok çünkü otomatik pilot devreye girer ve yardımcı pilot uçağı devralır. Ama çokça sefer yardımcı pilotların da uykuya daldığı rapor edilmiştir. 8 saatten uzun uçuşlarda genelde kokpitte pilotlar için dinlenme alanı bulunur ve pilotlar burada uyuyup dinlenebilirler. Böylece bu sorunun önüne geçilmiş olunur.


4- Pilotların Menüleri

Zehirlenme riskine karşı pilotların menüleri yolculardan farklıdır, özel hazırlanmaktadır. Aynı zamanda uçuş sırasında iki pilot aynı yemeği yiyemez. Çünkü eğer biri zehirlenirse diğerinin sağlıklı kalması gerekmektedir. Bu uygulamalar sayesinde zehirlenme riskinden doğacak felaketler minimuma indirilmiş oluyor.


5- Tuvalet Atıkları

Tuvalet atıkları bilinenin aksine havadan aşağıya atılmaz. Atıklar bir atık deposunda toplanıyor ve uçuş sonrası boşaltılıyor.


6- Türbülans Sorunu

Türbülans sorunu uçaklarda en çok merak edilen konulardan birisidir. Türbülans korkulduğu gibi uçağın düşmesine sebep olmaz. Türbülans sırasında kemer takmamızın sebebi şiddetli sarsıntılardan kaynaklı ölümleri önlemektir. Her geçen gün artan karbondioksit seviyesi nedeniyle türbülans şiddeti de maalesef giderek artmaktadır.


7- Tasarruf Yöntemleri

Hava Yolu şirketlerinin değişik tasarruf yöntemleri vardır. Bunlardan birisini örnek gösterirsek, Amerikan Hava Yolları, menülerinden bir zeytin çıkararak bir defada 40 bin dolar tasarruf etmiştir.


8- Uçağın İçindeki Hava

Uçağın içinde teneffüs ettiğimiz hava çok temizdir. Bunun nedeni uçağın içinde kullanılan havalandırma teknolojisi hastanelerde kullanılanla aynıdır. Havanın tabii %100 temiz olduğu anlamına gelmez fakat yeryüzünden daha temiz olduğunu öğrenince, artık uçakta daha rahat nefes alabiliriz.


9- Uçaktaki Balta

Oyun oynayan kesimin The Forest'tan bildiği bu balta çoğu uçakta bulunur. Bunun nedeni, birçok ülkenin yasasına göre balta, acil durum aletidir ve cam bulunduran araçlarda bulunması zorunludur. Bu balta, acil durumlar için mutlaka kokpitte bulunmalıdır.



10- Acil Durum Kapıları

Acil durum kapılarından uçuş görevlilerinin çıkması yasaktır. Birçok iyi yürekli uçuş görevlisi olsa da başka insanların hayatlarını düşünmeden önce kendilerini kurtaracak uçuş görevlileri illa ki olacaktır. Onlarca hayat kurtarmayı tek bir hayata tercih eden hava yolu şirketleri bu nedenle böyle bir yasak koymuş olmalı.



Kaynak:

webtekno.com
hurriyet.com
yenisafak.com

29.06.2020

Ay'a İlk Ayak Basan İnsan - Apollo 11 ve Daha Önceki Apollo Görevleri!

Ay'a ilk kim ayak bastı? Apollo 11 görevi nedir? Daha önceki Apollo görevlerinde neler oldu? Ay'a insanı çıkaran roket nedir ve özellikleri nelerdir?